27 Aralık 2019 Cuma

Kuran'ın ilkel ayetleri bilimsel mucizeciliği yalanlıyorlar

Modern zamanlarda tuhaf bir Kuran yorumu tarzı ortaya çıktı.Bu tarzın savunucularına göre Kuran geleceğin teknolojilerini ve icatlarını önceden bilmiştir.Yani kendi çağının çok ilerisine ait teknolojilerden ve icatlardan bahsedebilmiştir.Uzayın genişlediğini Kuran önceden bilmiştir.(Eğer bu doğruysa Nasa astronomları bırakıp Kuran hafızlarını işe almalıdır)Ve Kuran denizlerin karışmadığını,insanın gen haritasının nasıl olduğunu,insanlığın uzaya gideceğini,demirin uzaydaki yıldızlarda yapıldığını önceden bilmiştir.Peki bu doğrumudur?Kuran kendi çağına hapsolmamış bir kitapmı?Geleceğin icat ve keşiflerini önceden bilebildiği doğrumu?Şimdi buna yakından bakalım.
  -Ve insanların arasında haccı ilân et ki, yaya olarak ve develer(damirin-ضَامِرٍ) üzerinde uzak dağ yollarının hepsinden sana gelsinler(Hacc 27)
  Görüldüğü gibi Kuran uçak ve otomobillerin yapılacağından habersizdir.İnsanların sonsuza kadar deve kullanacaklarını zannediyor.Bineklere dese devenin ötesinide görebiliyor yorumu yapılabilirdi belki.Ama direk develer diyor.Demekki geleceğin teknolojilerini tahmin etme eğilimi yoktur.
  -Ve denizde yüksek dağlar gibi yüzen gemiler, O’nun âyetlerindendir(Şura 32)
 -O dilerse rüzgârı(erRiha-الرِّيحَ) durdurur,o zaman onlar(gemiler) onun üzerinde hareketsiz kalırlar...(Şura 33)
 Kuran motorlu gemilerin yapılacağından da habersiz.Sonsuza kadar rüzgarla ilerleyen yelkenli gemilerin kullanılacağını zannediyor.Oysa bu günün motorlu gemileri rüzgar dursada ilerlemeye devam ediyorlar.
-Onlara karşı gücünüz yettiği kadar savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz...(Enfal 60)
  Kuran tankların ve savaş uçaklarının icat edileceğini bilmiyor.İnsanlar sonsuza kadar atlarla savaşacak zannediyor.Füzelerin ve tankların icat edileceğinden haberi yok.At besleyin diye emir veriyor.Atların ötesinden bahsedemiyor.Kendi çağının ilkelliğine hapsolduğu çok açık.
''Şüphesizki gündüzün oluşumu,yeryüzünün üzerinde güneşin yaptığı yolculuğun sonucunda oluşur''(Aristoteles-Organon,Topikler bölümü)
  Aristo'nun bu yanılgısını Kehf 86 ve Bakara 258 ayetlerinde aynen görüyoruz.
-Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi!İşte o zaman İbrahim:Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti.O da:Hayat veren ve öldüren benim, demişti.İbrahim:Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir,dedi.Bunun üzerine kafir apışıp kaldı(Bakara 258)
   Bu ayet gece ve gündüzün oluşumunu dünya üzerinde güneşin hareketiyle izah ediyor.Güneş doğudan gelip batıya gittiği için gece ve gündüz oluşuyor zannetmektedir.Oysa olay sadece dünyanın kendi etrafında dönmesinden ibarettir.Güneşin bir yere gidip gelmesiyle olmuyor.Ama dünyanın kendi etrafında döndüğünü bilmeyen ayet yazarı,Güneş bir yere gidip geliyor zannetmektedir.Gündüzü dünyanın üstünde güneşin hareketi olarak tarif ediyor.Kendi çağının astronomi cehaletini aynen sürdürüyor.
   Kehf suresine bakılırsa;güneşin dünyadan daha küçük olduğunu sanıyor Kuran.
  Güneşin Dünyanın üstünde doğudan batıya bir yolculuk yaptığını,Zulkarneyn'in yolculuk yapan güneşi takip ettiğini,yolculuğun sonunda güneşin balçıklı bir su kuyusuna gömüldüğünü söylüyor.
-Zulkarneyn güneşin battığı mekana ulaştı,güneşi çamurlu bir su kaynağında batarken buldu(vecede-وَجَدَ),ve yanında bir de kavim buldu(vecede-وَجَدَ)-(Kehf 86)
 Burada Güneşin içine girdiği,gömüldüğü bir mekana erişimin söz konusu olduğu açıktır.Güneşin dünya içinde bir yere gömülecek kadar küçük olduğunun zannedildiği gayet açıktır.Oysa Güneş dünyadan en az 1 milyon kere daha büyüktür.Müslümanlara göre;Zulkarneyn deniz kenarına gitti ve sahilden Güneşi denize gömülüyormuş gibi gördü.Halbuki ayette DENİZ(BAHRE) kelimesi geçmiyor.Su kuyusu kelimesi geçiyor ve kuyunun sahili olmaz.Artı ayet Güneşi gördü demiyor,Güneşi buldu diyor.
  Bütün bu ilkel yanılgılarına ek olarak,Kuran geçmişi bile kesin bir şekilde anlatamamaktadır.Saffat 147 bunu açıkça gösteriyor.
-Biz onu(Yunus'u) yüz bin veya daha fazla kişiye peygamber olarak gönderdik(Saffat 147)
 Yüce yaratıcının hafızasında bir sorun var galiba.Peygamberini tam olarak kaç kişiye gönderdiğinden emin olamıyor.Kesin rakam veremiyor.Bu ayet Yunus'u kaç kişiye gönderdiniz sorusunun cevabıdır.Ayet,Yunus'u gönderenin ağzıyla konuşuyor. Yunus'u biz gönderdik ama kaç kişiye gönderdiğimizden emin değiliz diyor.Yüz bin kişiyede göndermiş olabiliriz,daha fazla kişiye de göndermiş olabiliriz diyor.